12.14.2010

Peloponissos (Mora) Motosiklet Turu Bölüm II

           Ayın 10 u oldu bile. Sabah 8 de kalkıp sahilde kahvaltımızı ettik. Ne yedigimizi söylemiyorum. Tavsiye üzerine Elafonissos adasına gitmek üzere yola çıktık. Yazarken unutursam diye şimdiden söylüyorum bende cok tavsiye ederim. Google maps ten gidip resimlere bakabilirsiniz.


Feribotla motorumuzu da alarak çok ucuz ve kısa bir seyahat sonunda adaya vardık. Adanın en meşhur sahili Simoa Beach. Suyun rengi ve berraklığı muhteşem. 4 saat civarı deniz ve güneşten faydalandıktan sonra liman icin yola koyulduk ancak feribotu 1 dk ile kaçırınca 30 dk beklemek zorunda kaldık. Beklerken de pizza ile öğle yemeğini halletmiş olduk. Deniz taşımacılığı çok gelişmiş durumda olduğundan adalara gidiş gelişte problem olmuyor haliyle..



Artık rotamızı Githio ya çevirdik burası lokantaların önünde kurutulmus ahtapotların sallandıgı Uzo nun doğduğu bölge ve ben haliyle akşam yemeğine odaklanmış haldeyim. Kızartılacak olan bacağı direk buradaki sergiden alıyorlar. Tabiiki tabaktaki görüntüsü çok daha güzel.  Bu arada patlıcan salatasını da öneririm bizden biraz daha farklı yapıyorlar ve lezzeti mukemmel. Cacık zaten vazgeçilmezlerden.


Birde yemek yerkenki manzara resmi ekleyelim ki ortam eksik kalmasın. Hersey dahil sadece 26€.


Tabii direk olarak konuya akşam yemeğiyle daldım ama bugünde şansımız yaver gitti ve bize tavsiye ettikleri pansiyon aslında apart otel özelliklerinde ve bir alman işletiyor.






Genel olarak motor ile seyahat edenlere biraz tolerans tanınır ve herkes yardımcı olmaya calışır diye düşünürüm nedenini bilmeden ama bu gerçekten doğru çünkü bu hotelde de herşeyi kabul etmiş olmamıza rağmen sıradan bir odayı hiç gereksiz yere ön tarafta şahane manzaralı ve daha büyük bir odayla fiyat farkı almadan degiştirmesi sanırım bu düşünceme güzel bir örnek.




11.08.2010 Sabah herzamanki gibi merkeze gidip bir pastahanede kahvaltımızı yaptık. Bu pastanenin bir özelliği de sahibinin Kibariye’nin ikizi gibi olmasıydı. Buradan Mora yarımadasının dolayısıyla Yunanistan’ın en güney noktası olan Marmari ye kadar indik.Bu nokta Cebelitarık ile aynı enlemdeymiş ve ben bilmiyordum marmari de mermer demekmiş. Aslında çok gereksiz olduğunu düşünmemize rağmen en uç noktaya kadar gelmemize değdi çünkü çok güzel manzaralar gördük ve sonunda cok hoş butik bir otelde frappelerimizi yudumlayıp yorgunluk attık. Dönüş yolunda ise kale evler dedikleri taş evlerden oluşan köyler gerçekten enteresandı.


Yolumuz üzerinde Gerolimin de uğrayıp bir kahve içip soluklanmak için çok hoş bir köy. Kısa bir mola ile Miya’ya gelip Elias’ın arkadaşı Agelis ve eşinin calıştırdığı hediyelik eşya dükkanına vardık. Burası çok önemli çünkü burada bulunan Diros mağaraları dünyaca ünlü ve sadece bir bölümü tekne ile gezilebiliyor ancak motosiklet giysileri ile pek uygun olmayacak.
Dükkanın deposunda şort tişort moduna girip, terliklerimizi ayaklarımıza takıp, bakalım nasıl mağaraymıs diyerek 3-4 km daha gidiyoruz. Öğreniyoruz ki 14 km lik mağaranın sadece 1km lik bölümü ziyatere açıkmış. Ben daha önce böyle mağara ne duymuştum nede görmüştüm. 1 km yi dolaşmak bile bir hayli uzun.Gerçekten ilginç.
Yaklaşık iki saatlik bir gezi sonrası doğanın bir harikasına daha hayran olarak motor kıyafetlerimizi giymek üzere tekrar Agelis’in dükkanına gittik. Gerçekten bize yardımcı olabilmek için çabalayan dostumuzun dostlarını geride bırakıp yine tavsiye üzerine gittigimiz Stoupa’ya vardık.
Burası da uçtan uca yürüyerek 5 dk da gezilebilecek büyüklükte bir sahil köyü.  Kalacak yer ararken Istanbul’a gelmiş ve Türk’leri çok seven bir otel sahibiyle karşılaştık ve sahile çok yakın bir yer  (daha doğrusu ilk yeri) tuttuk. 60€ ortalamaya göre biraz pahalı ama zaman kaybetmek istemiyoruz. . Hemen üzerimizi değiştirip denizden yararlanmak için sahile indik. Akşam da deniz kenarında dinlenerek sarj ettiğimiz enerji ve otelde tanıştığımız beyin tavsiyesi ile koyun bir ucundaki balık restoranına gittik. Gerçekten butik bir balık restoranı ve tamamen dolu. Tüm şirinliğimizi takınıp garsonlarla iletişime geçince bize öyle bir masa yaratıyorlar ki boş iken gelip otursam buraya otururum.  Lezzet mükemmel, ortam mükemmel, manzara mükemmel ve yiyemediğimiz kadar meze balık ve ahtapot ve içemediğimiz kadar içkiye 40€ veriyoruz.

Restoranın adını isteyenler için yandaki resimde var ancak emin olun ikinci giden Türk siz olursunuz çünkü burada da Türk olduğumuzu söyleyince çok şaşırdılar ve daha önce hiç buralarda karşılaşmadıklarını söylediler.





0 yorum:

Yorum Gönder

 
Powered by Blogger